Bu sefer resimleri bol bol koydum ki gözümüz gönlümüz açılsın.Şuna bakar mısınız ya? Şahsen ben, görür görmez beni mutlu eden bir resimle hiç karşılaşmamıştım,şu ana kadar. Sanki her baktığınızda içinizi kıpır kıpır ettirip,sizi gülümsetmek için göz kırpıyor gibi,değil mi?
Bu muhteşem tabloyla içimizi açtıktan sonra bu muhteşem adamı biraz tanıtayım istedim.İşteeee Leonid Afremov..
Bilmiyorum sizin de dikkatinizi çekti mi ama zaten bu sevimlilikte olan birisinden nasıl ruhsuz,renksiz tablolar çıkabilir ki diye düşünüyor insan.Kendileri resmen yanakları sıkmalık bir tontiş dede gibi.
Sanatçımız, 12 Temmuz 1955'te Beyaz Rusya'nın Vitebsk şehrinde dünyaya gelmiş.(Doğduğu şehrin kendi sanatını yaratmasında fazlasıyla etkili olduğu söyleniyor.) Aaa, d.günü de yeni geçmiş adamcağızın,nice nice 59 yıllara inşallah!!! Ayakkabı tasarımcısı bir babayla, metal fabrikasında çalışan bir anneden dünyaya gelen Leonid Afremov okul hayatında gayet sıradan çalışkan bir öğrenciymiş.Sanata ilgisi ve ailesinin resim yeteneğini keşfedip,onu bu yeteneğini geliştirmesi için teşvik edene kadar.Eee ne de olsa işin işine sanat girince en güzelleşmeyecek gibi görünen şeyler bile güzelleşiyor,öyle değil mi?
1973 yılında liseden mezun olduktan sonra üniversiteye başlamış.Üniversite okuduğu yıllarda Afremov, Dali,Mart Chagall,Picasso ve Modigliani gibi müthiş ressamlardan etkilenerek eserlerini oluşturmaya karar vermiş.Tablolarını yaparken fırça yerine spatula kullanan Afremov, sanatı ve eserleri hakkında şunları söylemiştir:
"Kariyerim sırasında birçok farklı teknik denedim ama yağlıboya ve spatula tekniklerine aşık oldum. Her sanat uzun boyama sürecinin sonucudur; tuval yaratıcılık sonucu oluşur; her tuval sizin iç dünyanız ile doludur. Resimlerimde her biri farklı ruh, renk ve duygular getiriyor. Resimlerimde dünyadaki uyumu, ruhu ve güzelliği ifade etmeyi seviyorum. Kalbim sanata tümüyle açık. Bu nedenle, ruhumun derinliklerinden gelen ilham ile güzel resimler oluşturmanın tadını çıkarıyorum. Benim sanatım duygularımı, hassasiyetimi, tutku ve ruhumdan bestelenen müziği yansıtır. Gerçek sanat canlıdır ve insanlıktan esinlenir. Sanatın bizleri depresyon ve saldırganlıktan kurtaracağına inanıyorum."
Vallahi tanısam gidip ellerinden öpeceğim,daha ne anlatsın ne desin yahu. Renklere takıntı derecesinde düşkün olan ben (büyük ihtimal Bollywood'u sevmemdeki en büyük sebep) bu tabloları görünce mutluluk patlaması yaşayacaktım az kalsın.Ne zamandır bas bas bağırdığım olay bu işte,renge ihtiyacımız var! Hayatın bu sıkıcı seyrinde renklenmeye ihtiyacımız var.Evet, bu adamın eserleri göz doyuruyor ama en güzel yanı ne biliyor musunuz? Bu eserlerin içindeki renk cümbüşleri aslında dünyanın sandığımızdan daha renkli olduğunu kanıtlıyor.Tek kelimeyle ha-ri-ka ve acilen üç beş tablosunu bulup eve asmalık! Son olarak, let the colors begin!
P.S:Bu tango tablosunu da nereden hatırladığımı sonunda buldum,bizim okulun duvarında asılıydı ya bu!