Bugünün menüsünü görmek isteyenler,okumaya devam edin piliiz.
Casablanca!
İlk izlediğimde -saçma sapan bir ruh halinde olduğumdan sanırım- bana çok klişe ve sıkıcı gelmişti,üstelik siyah-beyaz öğğ :/ diye düşünmüştüm ama şu an bunların bir tanesini bile düşünmüş olduğum için kendimden utanıyorum desem yeridir.Film kült olmuş yahu ne demek sıkıcı,ne demek o yüz buruşturmak? Tabi izlediğimden bu yana bakış açımın 360 olmasa da 180 derece değiştiğini söyleyebilirim,mesela filmin klişe olmaktan en uzak film olduğunu,başrollerin dönemin (1943) en iyileri olduğunu,neredeyse her repliğin alınıp kafaya kazınması gerektiğini ve siyah-beyaz olmasının etkisiyle dönemin tüm koşullarını yüzümüze çarpmasına rağmen aşkın en değerli ve vazgeçilmez olduğunu anlattığını farkedememiştim.Düşünün kızlarımızın %80'i (evet,ben hariç) Burak Özçivit için yanıp tutuşurken o zamanlar insanlar Humprey Bogart'ın hastasıymış.Sanırım bende eskiler gibi Bogart'ı tercih ederdim nitekim adam Casablanca'dan sonra trençkotu insana sevdiren kişi diye tarihe geçmiş.Normal tabi,şu ana kadar kimsenin üzerinde bu kadar cool durduğunu görmedim,Bogart'tan başka.
Bogart'tan bahsedip Ingrid Bergman'dan bahsetmemek olur mu hiç? Dönemin en iyi aktristlerinden olmasına şaşmamak gerek.Kadının her hareketi,her bakışı,oturuşu kalkışı bu kadar zarif olabilir mi ya? Film aktıkça bir kez daha hayran bırakıyor kendine.Bütüne baktığımızda bu kadar başarılı olmuş bir karakteri oynayıp Oscar'a aday gösterilmemiş olması beni ciddi anlamda şaşırtmıştı ilk okuduğumda.Akademi yine hata yapmıştı anlaşılan,kadın Casablanca'da oynamış ve cidden oynamış yani daha ne yapmalıydı acaba?
Peki nereden aklıma düştü Casablanca'dan bahsetmek?
Canım Woody Allen'ın "Play It Again,Sam" (1972) filmini bilir misiniz? İşte bugün şansa filmi izledikten sonra film bitince "bu konuda bir şeyler yazmalıyım!" dedim ve ting!
-Filmin ismi neden böyle derseniz, Casablanca'da geçen bir replik sanılıp kullanılmıştır ama sanılanın aksine filmde "Play it again,Sam." repliği hiç kullanılmamış, sadece "Play,it Sam,play it once." kullanılmıştır,bu da kulağınıza küpe olsun.
Casablanca aşığı, sinema-sever ve karısının yeterince gülmedikleri gerekçesiyle kendisini terkettikten sonra kendini depresyonun ortasında bulan Allan'ın hikayesi..
O kadar Casablanca aşığı ki çaresizliğinin tavan yaptığı durumlarda hayali olarak Bogart'la konuşup onu akıl hocası olarak görmesi en güzel örnek.
Filmin en ama en sevdiğim yanıysa başının ve sonunun tamamen Casablanca'ya ait olması,herkesin olduğu gibi benimde favorim olan repliklerle başlıyorsunuz filme ve aynı romantiklikle altın vuruş yaparak filmi bitiriyorsunuz,müthiş değil mi? Ayrıca o repliklerin bazılarını daha modern haliyle Allen'ın ağzından duymak da güzel oluyormuş.
Mesela;
-Filmin ilk dakikalarında sinemada gözleri dolu dolu Casablanca'yı izleyen Allan'ı görmemiz,
-Allen'ın Diane Keaton'la karşılaştığında beklemediğimiz bir anda "I think this is the beginning of a beautiful friendship." demesi,
-Filmin sonunda Allen'ın en iyi replikleri kendine göre uyarlayarak bizi mutluluk içinde sona götürmesi, filmin "Yaaaaa :))))" anlarıydı.
Allen'ın filmi o kadar güzeldi ki,iyiden iyiye sıkılgan ve Amerikalıların dediği gibi "moody" hissediyorsanız, film resmen biçilmiş kaftan.Bu kadar romantizm bana fazla demeyin,izleyin,izlettirin.İnsan bazen o hisse ihtiyaç duyuyor,belki siz hissetmiyorsunuz ama gerçekten öyle.
Sıkıcı bir yaz akşamını renklendirip "bende aşık olmak istiyorum ya!" gibi düşüncelere balıklama dalmak için harika bir zaman,hadi daha fazla vakit kaybetmeden bir çırpıda yazımı okuyup filmi izlemeye koşunuz,buralar bana emanet...
Here's looking at me,Bogart...