25 Mayıs 2015 Pazartesi

Kurtulur Muyum Bunalımdan Hamakta Sallansam???

Selamlar........

İnsanlarla konuşmak istemeyip,kendi kendime blog köşelerinde konuşup yazı yazmayı tercih ettiğim zamanlardan biri daha.Niye böyle oluyor ya,neden insan çoğu kez etrafında ilgiye,sevgiye ve doluca insana ihtiyaç duyarken noluyor da bi anda herkesten ve her şeyden soğuyup kendi iç dünyasına çekiliyor?Günlerdir hatta haftalardır sorguladığım bir konu bu,hatta öyle ki bu Karma zımbırtısı bunun üstünde daha da çok düşünüp kafayı yiyeyim diye bana küçük sürprizler yapıp duruyor.Nasıl mı? Mesela okuduğum kitap,Sabahattin Ali'den İçimizdeki Şeytan.Daha kitabı yarılamamış olmama rağmen bir benimsedim sormayın.Sanırım bende içimdeki bu sıkıntıya,derde tasaya veya bunalıma -ne diyeceğimi de şaşırdım- içimdeki şeytan diyeceğim.Hiç olmazsa adını koyalım şu işin...

2014'ün son gününde karamsarlık içinde yüzen yakın çevremdeki tüm insanlara "ya yapmayın böyle,bakın 2015 bizim yılımız olacak,çok mutlu olacağız,hayallerimizi gerçekleştireceğiz!" diye gazlayıp deyim yerindeyse hepsini koşuda açık ara birinci olmuş atletler gibi yeni yıla iteledim.Gelin görün ki,terzi kendi söküğünü dikemedi.YİNE! Geçenlerde bir söz okumuştum,tam beni anlatıyor diye düşündüm: "I give hope,keep none for myself." Resmen ben ya.Herkesi çakma Polyanna edasıyla pozitiflikle doldurabiliyorum ama iş kendime gelince orda dur bakalım oluyorum.Asıl merak ettiğim şey,bu olay böyle nereye kadar sürecek? 2015'i yarıladık,hiçbir isteğimi HALA gerçekleştirememiş olmamın yanısıra bir de 20'li yaşların başında olmak böyle bir durumda insana daha bir koyuyor.Ya sen 20 yaşındasın,neden evini yangında kaybetmiş 60 yaşında amca gibi davranıyorsun? Hani kanımız kaynayacaktı,hani gençlik ateşiyle yanıp tutuşacaktık,nerde o ruh? Valla arada bir etrafıma bakıp bi ben mi böyleyim acaba diyorum ama neredeyse tüm akranlarım aynı durumda.Kimse mutlu değil,kimse hayatından memnun değil,kime sorsam şunu-bunu istiyorum ama hala olmadı diye yakınıyor.Tabii kendime asıl kızdığım şey de o bıktığım "comfort zone" dan bir türlü çıkamıyor olmam.Her şeyi değiştirecek motivasyonum-cesaretim arada gelip beni yokluyor,o zaman sanki dünyaya hakim olabilirmiş gibi hissediyorum ama bu da ders çalışma isteğim gibi anında sönüveriyor.Ondan sonra tek çarem, google'a girip Motivasyon Nasıl Sağlanır? enter. Fakat sonuç: Bunu Mu Demek İstediniz? Bende bilmiyorum ki ne demek istediğimi.Yani hep böyle mi oluyor,insanın bir şeylerden önce kendini değiştirmesi için illa ki başına böyle önemli büyük bir olay mı gelmesi gerekiyor? Nasihat-müsibet olayı olmadan akıllanmıyoruz değil mi? Ortaokulda okul müdürü ne çok tekrarlardı o dandik mikrofonundan; Sizi illa azarlayalım mı kurallara uymanız için? Evet hocam! derdim içimden o zamanlar da.Şimdi anlıyorum aslında,gerçekten bizi birilerinin böyle bir sarsması,aklımızı başımıza getirmesi gerekiyor yoksa işimiz çook zor.

Bunları gördükçe bu verilen sözler,etrafımdaki beyin yoksunu insanların sanki en mükemmel onlarmışçasına konuşup nutuk atmaları ya da dünyadan bir haber olup sadece "hoca" olma sıfatıyla oturduğu yerden ahkam kesen hocalar bana hiçbir anlam ifade etmiyor.Hepsi ortada olan ve olması zorunlu bir başarıdan bahsediyorlar.(Tabii ki kendi başarıları!) Bana kalırsa asıl başarı insanın hayatını değiştirmeden önce kendini ve bakış açısını değiştirmesidir, zaten bunlar olunca hayatın da otomatik olarak değişip senin istediğin yöne doğru kaymaya başlıyor.Keşke bir de bu saydıklarım o kadar kolay olsa,hani şu yıllardır örnek vermekten bıkmadıkları "sihirli değnek" bizde de olsa da bir parmak şıklatmasıyla bütün bunları yapabilsek.Bütün bunları yapmaya karar vermiş bir insanı da bu sefer milyonlarca soru,milyonlarca şüphe bekliyor.Yeniden başlasam,bu sefer korkmadan demiş MFÖ,işte o korku değişimin ne getireceğini bilememe korkusu,belirsizliğin verdiği o iç bunaltıcı korku.Risk alıp hangi korkuyu seçeceğim de bana kalmış, böyle gitmeye devam ettikten sonra 60 yaşına gelip hayatıma şöyle bir baktığımda elle tutulur hiçbir şey yaşamamış olma korkusu mu yoksa butona basıp değişmeye karar verdikten sonra her şeyin eskiye göre mükemmel olacağını düşünmek yerine bardağın boş tarafını görüp daha beter olacağı korkusu mu? Siz olsanız hangisini seçerdiniz? Cevap belli değil mi?

Bu paragrafı yazmadan önce baştan yazdıklarıma tekrar bi bakıyım dedim de yine yazmış da yazmışım.Anlatsam anlamayacak insanlar karşısında boşu boşuna çırpınmak yerine yazıp içimi dökmek daha cazip gelmiştir hep bana.2014'te hayatımdan tüm gereksiz insanlar çıktı diye sevinirken,her gün yenilerinin eklenmesi kaç puan peki? Çıldırıciğim.Zaten biraz daha zorlarsam "Kimse beni anlamıyo yaaa!" diye ergen tripleri atmaya başlayacağım.Allahım,ergen tripleri atarken bile mutluydum ya,hiç olmazsa şimdiki gibi kahkahalar atarken bi yanım böyle melül melül bakmıyordu.Bu mutsuzluğun çaresi yok mu a dostlar? Peki bu bunalımın? ya da tükenmişlik sendromu mu deseydim? Tükendik de deşarj olmak için pılısını pırtısını toplayıp bir anda Almanya'ya giden Hürrem Sultan kadar olamadık.Hadi Hürrem'i geçtim tamam, Hawaii'lerde non-stop parti yapan Cem Uzan kafasından istiyorum.Her sabah uyandığımda oh be!hayat bana güzel valla diyip içimde kelebekler uçuşsun istiyorum.Hatta kelebekler yerine ben uçayım istiyorum,o ülke senin bu ülke benim durmadan yeni yerler görüp keşfetmek istiyorum,hayatımda tek derdimin jetlag olmasını istiyorum.Ülke diyorum bakın,oturduğum yerden 2-3 saat mesafe uzaklıkta olan yerlere,Ankara'nın bozkırına kalmak istemiyorum.Yeterince açık oldu değil mi?

İşin özü, istiyorum da istiyorum.

Eh şimdi de bütün bunları yazdıktan sonra yazının başlığıyla içeriğinin tezat olmasından şüphelenmeye başladım.Herhalde tezat olmamıştır değil mi? Olmuşsa da olmamış gibi yaparız,mizah dolu bi yazıymış gibi okuruz değil mi? Başlık da başlığın geçtiği super-duper şarkı da beni anlatıyor çünkü. MFÖ-Hamak. Az buçuk bunalımda olsanız bile dinleyin çünkü birkaç kez dinledikten sonra istemsiz kendi halinize gülmeye başlıyorsunuz.
"Bir tuhaf bunalım bu egom ağlar
Bilirim beyhudedir bu itiraflar."
Daha iyi anlatılamazdı sanki.Her derde deva,canım MFÖ.

Kimsenin başına bir şey gelmeden artık yazımı sonlandırıp yine odama gidip sakince boşluğa bakmaya geri döneceğim.Umuyorum yazdıklarımın hepsi bana az da olsa motivasyon ve irade sağlar da bir sonraki yazımda Harikalar Diyarı'nda sonsuz mutluluğu bulmuş Alice gibi buraları minik kalplerle doldururum.

Coming Soon...